reklam

Sorular Bu Kitaptan Çıkacak

Sorular Bu Kitaptan Çıkacak

01 Haziran 2017 782 views 0

Yazımızın başlığını, ramazan ayı münasebetiyle Beyaz TV’de Kur’an’la ilgili sohbetler yapan Samsun On Dokuz Mayıs Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mehmet Okuyan hocanın, söz konusu sohbetlerinde dile getirdiği konuşmalarından almış bulunuyorum. Mehmet hoca Trabzon’un Of ilçesinden olduğu anlaşılmaktadır. Onun için ben kendisini, çok öncelerden şöhreti söz konusu olan “Oflu Hoca” lakabıyla anmak istiyorum. Ama Mehmet hoca şöhret sahibi Oflu hocadan çok çok farklı bir zat olup eşsiz bir Kur’an Talebesi. İsterdim benim de böyle bir kardeşim olsun. Kendisini can-ı gönülden tebrik ediyor ve gözlerinden öpüyorum.

Şimdi bu kısa girizgâhtan sonra esas konumuza gelmek istiyorum. Cümlenin malumu olduğu üzere “11 Ayın Sultanı” olarak nitelenen Ramazan ayında bulunuyoruz. Bu münasebetle de Türkiye’deki tüm camilerde “Mukabele” adı altında Kur’an talimleri icra edilmektedir. Bilmek gerekir ki “Mukabele”; Hz. Resul (s.a.s.)’ün vefatı öncesinde, 23 yıl içerisinde peyderpey nazil olan Kur’an’ın bir bakıma gözden geçirilmesi anlamında olarak, tebliğ meleği Hz. Cebrail ile söz konusu bu İlahî tebliğe muhatap olan Hz. Resul (s.a.s.)’ün karşılıklı olarak okumak ve dinlemek suretiyle Kur’an’a “Son Şeklini Verme” faaliyetinin adıdır diyebiliriz. İşte bu uygulamadan hareketle her yıl Ramazan ayında bu uygulamayı yâd etmek üzere, 30 Cüz’den ibaret bulunan Kur’an’ın her bir Cüzü bir güne denk getirilmek suretiyle Kur’an okuma ve dinleme faaliyeti yapılmaktadır. Ancak bu uygulamanın bir tek ve fevkalade önemli olan bir farkı söz konusudur. Binaenaleyh ilk mukabeleyi yapanlar olarak hem Hz. Cebrail hem de Hz. Resul (s.a.s.) Kur’an’ın anlamını bilmekteydiler. Ama maalesef günümüzde icra edilen “Mukabele” uygulamasında bunun aynını görmek asla mümkün değildir. Bendeniz, alt yazılı olarak TV’lerde yapılan “Mukabele”leri takip etmekteyim. Ancak mahallemizdeki uygulamaya devam edenlerden öğrendiğime göre okunan ayetlerin anlamları asla verilmemekteymiş.

Bendenizin naçizane kanaatine göre bu uygulama gerçek manada “Mukabele” olmamaktadır. Zira Hz. Kur’an, bir hayat kitabı olarak inzal edildi. Ve insanların, hayatlarını buna göre tanzim etmeleri İlahî kabuller arasında yer alan yegâne amaç olarak kendini göstermektedir. Ama buna rağmen insanımız bunu daha çok ruhani manada değerlendirmekte ve büyük bir ekseriyetle ölmüşlerine yönelik olarak okumaktadırlar. Her bir din kardeşlerimize yukarıda adını gıpta ile verdiğim zatın programını dinlemelerini tavsiye erdim. Cidden her manada Kur’an’a nüfuz etmiş bu müstesna insan, hedefi tam on ikiden vuracak şekilde ifadeler ve yorumlar yapmaktadır. Amacımız bu insanımızı övmek asla değildir. Esasen buna ihtiyacı da yoktur. Zaten bu insanımız da, hâlâ ve ısrarla devam ettirilmekte olan Kur’an okuma tekniklerinden şikâyet eden ve hayıflanarak tüm din kardeşlerimize: “Aman etmeyin eylemeyin, sorular bu kitaptan çıkacak” demek suretiyle üzüntüsünü dile getirmektedir.

Buradan hareketle demek gerekir ki, yaratılmışların en şereflisi olarak yaratılan insan, asla başıboş bırakılmamış ve sürekli olarak kendisini yaratan Ulu varlığın denetim ve gözetimi altında bulunmaktadır. Ve tabii olarak bu Ulu varlık; verdiği her bir nimetin har vurulup harman savrulmasından mutlaka bir sınav yapacağı hususunu, adına Kur’an denen bu en son tebliğde dile getirmiş bulunmaktadır. İşte bunun için “Sorular Bu Kitaptan Çıkacak” denmektedir. Tabii olarak bu söylem ve hatırlatma iman edenler içindir. İman etmek istemeyenlere diyecek bir şey yok. Sözünü ettiğimiz bu İlahî En Son Mesaj, muhataplarına, ebedi mutluluk yurdu olan cennete gitme yolunu gösterirken; kendisine inanmak istemeyenlere de, çekilemez bir azap yurdu olan cehenneme gitme özgürlüğünü tanımaktadır.

Şimdi sözün burasında neden manada ısrar ettiğimizi ve dahi edildiğini doğrulayan ve bilinmedik bir dille okunan Hz. Kur’an’dan nasiplenmenin mümkün olmadığını teyit eden bazı örnekler vererek bahsi kapatmak istiyoruz. Bu örnekleri vermeden önce muhtemel

okuyucularımıza diyoruz ki kutsal olan Arapça değil, Kur’an’ın eşsiz mesajıdır. Bunun için de Yüce Yaratıcı Sad Suresinde bu Kur’an’ın çok önemli bir mesaj olduğunu vurgulamaktadır. O halde Kur’an okurken bu mesajın ne olduğunu behemehâl bilmek gerekir. Aksi halde ilahî murada aykırı hareket edilmiş olur kanaatini taşımaktayız.

İşte yukarıda sözünü ettiğimiz önemli ve sadece bazı örnekler:

1) “ Ve de ki: Hak Rabbinizdendir. Artık dileyen iman etsin, dileyen inkâr etsin. ( Kehf Suresi, 29.ayet).

2) “Hayır, Çünkü O (Kur’an) bir öğüttür. Artık dinleyen onu düşünüp öğüt alsın”. ( Abese Suresi, 11-12. Ayetler).

3) “ Dinde zorlama yoktur. Doğruluk sapıklıktan seçilip ayırt edilmiştir” (Bakara Suresi,256.ayet).

4) “Rabbin isteseydi, yeryüzündekilerin tamamı mutlaka inanırdı. O halde ve buna rağmen sen mi insanları inanmaları için zorlayacaksın”. ( Yunus Suresi, 99.ayet).

5) “Sen onların üstüne bir zorba değilsin. O halde benim tehdidimden korkacaklara Kur’an ile öğüt ver”. (Kâf Suresi, 45.ayet).

6) “Yüz çevirirlerse biz seni onlar üzerine bekçi göndermedik. Sana düşen tebliğden başkası değildir”. (Şura Suresi, 48.ayet)

7) “Yeryüzünün bitirdiklerinden, kendi benliklerinden ve daha bilmediklerinden bütün çiftleri yaradan çok yücedir”. (Yasin Suresi, 36.ayet)

8) “ Düşünüp ibret almanız için her şeyi eşler halinde yarattık”. ( Zariyat Suresi, 49. Ayet).

Şimdi yukarıya aldığımız bu birkaç ayetten de anlaşıldığı üzere, Hz. Kur’an asla ahireti nasıl yaşayacağımıza dair hiçbir fikir vermemektedir. Ama verdiğimiz her bir örnek, diğer emsallerinde olduğu gibi dünya yaşantısından dem vurmaktadır. Ancak ve mutlaka burada yanlış yapanların ahiretinin nasıl olacağına dair uyarıları yapmayı da ihmal etmemektedir. Bunu da, yukarıda değinildiği üzere, cennete gitme şansı ile birlikte cehenneme gitme özgürlüğü olarak anlamak gerekir.

Şimdi ve burada sadece çarpıcı bir örnek verip sözü bitireceğiz. Canlılara hayat veren kan, acaba damarlara nasıl ve kim tarafından yerleştirildi. Adına kan denen bu enteresan madde ki esenliğimiz veya hastalığımız için uzmanlarına fikir vermektedir. Bu mucizeyi,” benim diyen” hangi hematolog veya anatomist bizlere izah edebilir.

Bu sözümüz, nesepten kardeşlerimiz olan ateistleri daha yakından ilgilendirmektedir. Lütfen sadece bunu düşünsünler ve ondan sonra Yaratanımızı inkâr buyursunlar. Yüce Yaratanın biz yarattıklarına akıl ve izan vermesini temenni etmekteyiz.

Kendisini ve evreni sorgulayan selim akıl sahiplerine selam olsun.

 

Dr. Hasan YAĞARDiğer Yazıları
YORUM YAZ

Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.