Sen Çal, Ben Öderim Sevgili ve Aziz Vatandaşım
Geçtiğimiz aylarda yürürlüğe konulan 6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanununa göre, gerek teknik kayıplar ve gerekse hırsızlık suretiyle oluşturulan kayıplar, “Dağıtım Bedeli” adı altında bendeniz gibi dürüstlüğü ve devletini her şeyden üstün tutmayı şiar edinen vatandaşlardan şakkadak kesilmektedir. Mesela bendeniz Elazığ’ın Baskil ilçesine bağlı Hacımehmetli köyünde ve dahi ömrümüzün son demlerini güya değerlendirmek üzere elektrik enerjisine dayalı tarım yaptığım için Ağustos ayına mahsus faturama 444 TL gibi bir meblağ, bu kalem zikredilerek faturama eklenmek suretiyle 28.8.2017 ödemesi olarak benden tahsil edilmiş bulunmaktadır. Tabii olarak bu meblağ, sadece benden kesilmiş olanıdır. Sadece benim köyümde benim durumumda olan yüzlerce insan var. Belki güzelim Türkiye’de bu durumda olan milyonlarca insan var. Bu, resmen kul hakkıdır ve hiç kimseye hayır getirmez. Amma ve lakin neylersiniz ki bu trajikomik uygulama, aziz vatan Türkiye’de yaşayan bizleri temsilen Gazi Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde teşrik-i mesai eden muhterem vekillerimiz tarafından “Millet Adına” kabul edilerek yürürlüğe konmuştur. Bu duruma göre, çalanlar pek belli olmadığı veya bunları araştırıp bulmak gayreti sarf edilmediği için bu fevkalade çirkin ve o denli düşündürücü olan bu garip uygulamaya fırsat yaratan herkesten nihai mahkeme olan ve Ulu İlah’ın hâkimlik yaptığı Mahkeme-i Kübra’da hakkımı almak üzere davacı olacağımı elan ve buradan olarak ilan ediyorum. Bakalım o gün kimler ne mazeret uyduracaklar. Zira bu mahkemeden başka hakkımızı iade edecek tek merciin bulunmadığı aşikâr gözükmektedir. Unutmayalım ki o Yüce Mahkemede avukat falan da yoktur. Hele bakalım. Gün ola harman ola. Bekleyip göreceğiz. Şikâyetimiz hem o gün için hem de bu gün için Yüce Yaratıcı’yadır.
Malatya Kaysısının Beynel Milel Markalaşması Üreticiye Ne Kazandıracak
Bilindiği üzere geçtiğimiz günlerde Malatya kaysısı uluslar arası arenada markalaşmış oldu. Amma ve lakin başta işçi ücretleri ve elektrik giderleri konusunda günden güne kıvranmakta olan üreticiye ne kazandıracağı hakkında hemen her kesin bir ümit ve beklenti içerisinde bulunduğundan bilmem bu işin mimarları haberdar mıdır? Zira üreticinin elindeki mahsulü, bir türlü belirlenemeyen ve dahi birkaç ihracatçının elinde bulunan piyasa sebebiyle “insafa terk olunmuş” bir halde ve bir bakıma değil çok bakıma değerinin çok altında bir fiyatla alınmakta olduğunu bilmem hiç bilmeyen kaldı mı? Nitekim geçtiğimiz günlerde daha çiçeği burnunda yeni Tarım Bakanımız Sayın Fakıbaba, Adıyaman’da badem şenliğine katıldı ve bazı üreticiler için sadra şifa bazı beyanlarda bulundu. Ancak markalaşmış kaysının istikbali hakkında meçhuller hâlâ arz-ı endam etmektedir. Sayın Cumhur Başkanımızın hasat mevsiminde Malatya’yı teşriflerinde hemen her kes, kaysı konusunda söylenecekler için “kulak kesilmiş” iken üreticiyi rahatlatacak bir beyan olmadı. Bendeniz taziyem sebebiyle o Açıkhava toplantısına katılamadım. Ancak duyduğuma göre kaysı konusunda sorulan bir soruya, güya ihracatçıların topladığı seyircilerden: “Memnunuz!” şeklinde beyanda bulunulduğu ve Malatya Milletvekillerinin, üreticinin dertlerini dile getirmediği söz konusu edilmektedir. Cidden kaysı üreticisi “SOS” sinyalleri vermektedir. Bir zamanlar oluşturulan “Malatya Kaysı Birliği” nin, çalanların elinde heba olması, üreticiler açısından yazık olmuştur. Bundan sonra aynı şekilde, o çalanların “Ocağına İncir Diktiği” benzeri bir oluşum, üretici için sadra şifa bir sonuç doğurur mu pek belli değil. Ancak ve buna rağmen böyle bir oluşumu ihya edecek akıl, izan, namus ve vicdan sahibi insanların Malatya’da mutlaka var olduğu gözden kaçırılmamalı ve benzeri rakip bir kuruluşun oluşturulması, ihtiyaçtan öte zaruret arzetmektedir. Aksi halde üreticinin, hayvancılık gibi getirisi fazla ve belli olan alanlara kayarak bahçelerini kurutup enkazını fırıncı esnafına şimdiden satmaya başladığına, ilerideki
günlerde ve yıllarda daha sık rastlanacağını söylemek icap etmektedir. O takdirde markalaşmanın hiçbir şey ifade etmeyeceği izahtan vareste olsa gerek.
“Ellere Var Bize Yok mu?”
Elektrik enerjisi konusunda sanayiciye bazı avantajlar sağlandığını görsel ve yazılı basından öğrenebiliyoruz. Başta TRT payı olmak üzere muafiyet kazandırmak ve dahi ucuz enerjiden çiftçinin de yararlandırılması hem akıl ve izan, hem de vicdan borcu mesabesine ulaşmış bulunmaktadır. Zira artık mazota dayalı pompaj yerine elektrik enerjisine dayalı pompaj uygulaması revaç bulmuş durumdadır. Bu sebepledir ki çiftçi, bu konudaki faturalar sebebiyle adeta inleyen durumdadır. Yukarıda da değinildiği gibi durum içler acısıdır. Mevcut durum çiftçiyi köyünden ve bağ-bahçesinden günden güne koparmada yoğunluk kazanmaktadır. Emeğinin karşılığını alamayan çiftçi, başta amelelik olmak üzere şehirdeki her hangi bir hayata rıza gösterir olmuştur. Çiftçinin bu durumunu, üniversite gibi eğitim kurumlarında öğrenim yapan çocukları tarafından irdelenmekte ve onların köyünü terk edip şehrin zaten işsiz-güçsüz dolu sokaklarına katılma telkinleri maalesef revaç bulmaktadır. Çiftçilikle ilgili arazi bölüşmelerinin yasaklanması yerine, çiftçiyi köyünde tutabilecek imkânların yaratılması daha öncelikli olmuştur. Şehirde yaşamakta olan ve kendilerini yoksul olarak, muhtarlardan aldıkları ilmühaberlerle teyit ettiren, akşama kadar kahvehanelerde çıkmayan hatta kumar dahi oynayan insanımıza yapılan ödemelerin, köydeki insanlara yönlendirmenin daha mantıklı ve daha gerçekçi olacağı, köylerde yaşayan her bir vatandaşımızın dilek ve temennisinin yanında aynı zamanda beklentisidir de. Bu gidişle köylerin boşalacağını söylemek bir kehanet olmayıp, hasbelkader sosyal bilimler üzerinde mürekkep yalayan biri olarak bunları söylemek bir vatan borcu olarak düşünülmektedir. Mesela köye canı gönülden bağlı olan köyün galiba en genci benim ki, bendeniz de 70’leri aşmış durumdayım. Tekraren söyleyelim ki, umulan bir getirisi olmayan çiftçilik sebebiyle hemen herkes çocuğunun istikbalini başka platformlarda arar olmuştur. Ve bu hal, günden güne eğilim kazanmaktadır.
Şimdilik bunlarla yetinmek istiyorum. İlerdeki günlerde daha başka sosyal konularda birlikte olmak ümidiyle herkese selam, saygı ve esenlik dolu bir gelecek dilerim.
DR.Hasan YAĞAR, 1.Sınıf Emniyet Müdürü (E),
İnkılâp Tarihi ve Sosyal Bilimler Doktoru.